İnsan hayatı değişim üzerine kurulmuştur. Bir insan ne kadar değişmemek için çaba harcasa da zaman bu savaşta hep daha güçlü gelmektedir. Kayıp/ayrılık ve yas da değişimin olmazsa olmaz parçalarıdır. Tahmin ettiğimizden çok daha fazla kayıp ve yas yaşarız aslında. Doğumdan itibaren kayı/ayrılık ve yas yaşarız çünkü; önce anne karnından ayrılırız, sonra memeden ve anne kucağından… Küçücük bir çocukken bile birçok kaybı ve ayrılığı deneyimleriz. Büyüyünce okuldan ayrılma, doğduğun şehirden ayrılma, evden ayrılma, sevgiliden ayrılma, öğrencilikten ayrılma, iş yerindeki mevkiden ayrılma, bekarlıktan ayrılma, işten ayrılıp emekli olma derken yenilikler olumlu yönde değişimler olsa dahi geride bıraktığımız dönemle vedalaşırız. Bazen sağlığımızı kaybederiz ve sağlıklı kendimizle vedalaşırız. Bazen de sevdiğimiz bir şeyi, bir insanı kaybederiz. Tüm bu kayıp ve ayrılıklarda aslında birbirinden farklı yaslar tutarız.
Doğadaki diğer canlılar gibi insan da değişimlere adapte olabilen bir varlıktır. Yeni düzene alışmadan önce değişim yaratan durumun/olayın hayatımızdaki yerine göre büyük ya da küçük stres yaşarız, sistem yeniden rayına oturana kadar zorlanırız ancak sağlıklı olan yeni duruma adapte olup hayatımıza devam etmemizdir. Yeniden yapılandırıp yeni bir dengeye oturturken aynı zamanda olayı/durumu anlamlandırmak da sürecin bir parçasıdır.
Bir eşyamızı kaybettiğimizde, istediğimiz pozisyona terfi ettiğimizde ya da evlendiğimizde bile stres yaşayıp zorlandığımızı hissederken bizim için değerli birini kaybettiğimizde yaşadığımız duygularla başa çıkmak ve yeni bir denge noktasına adapte olmak oldukça zorlayıcı olabilir ve zaman alır. Kayıptan sonra yas süreci kaybı unutmak anlamına gelmemektedir. Aksine yas kayıpla/onun yokluğuyla birlikte yaşamanın yolunu bulmak demektir. Ancak kişi sağlıklı bir yas sürecinden sonra kayıptan güçlenerek çıkabilir.
Birini kaybettikten sonra doğal yas sürecini yaşamak en sağlıklısıdır. Çünkü yas dışarıda değişen koşullara karşı iç sistemin adaptasyonu için gereklidir. Bu yüzden yasın getirisi olan duyguların, düşüncelerin, fizyolojik ve sosyal reaksiyonların varlığını kabul ederek yaşamı sürdürmek önemlidir. Fakat unutulmamalıdır ki yas kişisel bir deneyimdir ve bir formülü/reçetesi yoktur. Herkes kişiliği, önceki deneyimleri, inancı, kaybedilen şey/kişinin hayatındaki yeri gibi birçok etkene göre yası öznel olarak yaşar. Yasın süresi de yine kişiden kişiye, durumdan duruma değişiklik gösterir.
Herkesin yas tutma deneyimi farklıdır ancak keskin çizgilerle ayrılmasa da yeni bir düzene adapte olmadan önce kayıp ve yasta kişilerin benzer evreleri yaşadığı görülmektedir. Elizabeth Kübler Ross yaptığı çalışmalardan elde ettiği sonuçla yasın 5 evresi olduğunu öne sürmüştür ve bireysel terapilerde görülen tablo da bunu destekler niteliktedir.
Şok/ İnkar evresi: Bu dönemde yaşanan şeyin gerçek olmadığı, bir kabus olduğuna inanılır genelde. Kişi bu durumu/olayın kendi başına gelebileceğini inkar eder ve gerçek olduğunu kabul etmekte zorlanır, reddeder.
Öfke evresi: Kendine, diğerlerine ve dünyaya öfke duyabilir. Neden “kendi başına geldiğini” sorgular. Bazen de kaybettiği kişiye “beni bırakıp neden gittin” diye kızabilir.
Pazarlık evresi: Tanrı’yla, kendiyle, dünyayla ve kaybettiği kişiyle pazarlık yapıp başka şeyler feda ederek kaybedilen şeyi/kişiyi geri almak için çaba harcanır.
Depresyon evresi: Yoğun keder duygusu hayattan keyif alamama, anlamsızlık, boşlukta hissetme gibi duyguları beraberinde getirir ve kişinin belirgin bir üzüntü duygusu yaşadığı görülür.
Kabul etme evresi: Yaşanan keder duygusundan sonra olan durum/olayla ilgili anlamlandırıldığı ve yeni hayata yavaş yavaş adapte olunduğu dönemdir.
Yas döneminde;
*Sosyal destek çok önemlidir. Kişi dinlendiği, yargılanmadığını hissettiği bir ilişki içinde, duygularını/düşüncelerini paylaşabileceği güvenli bir ortamda daha sağlıklı bir yas süreci geçirir. Sosyal desteğin yetersiz olduğu durumlarda profesyonel destek için başvurulmalıdır.
*Duyguların ifade edilmesi gereklidir. Dertleşmek, anılardan bahsetmek, ağlamak, mektup yazmak, resim yapmak gibi farklı yollarla duygular ifade edilebilir. Güçlü olmaya çabalayıp duyguların yaşanmasına engel olmak sağlıklı yas sürecine darbe vuracaktır.
*Yas uzun ve can yakacı bir süreçtir. Kişiler genellikle yaşadığı keder hiç geçmeyecekmiş gibi düşünebilir, sabretmekte zorlanabilir. Bazen de yası yaşamak çok zor geldiği için acele edip hemen yol almak ister. Yasa izin vermek, sabırlı olmak ve hiç geçmeyecek telaşına kapılmamak önemlidir.
*Özel günler (ilk bayram, ilk yılbaşı, ölüm yıldönümü, doğum günü gibi) zor geçebilir. Kişi asla adapte olmayacağını hissedebilir. Bu durumlara önceden hazırlıklı olmak önemlidir.
*Fiziksel ihtiyaçlar (uyku, yemek, hijyen) ihmal edilmemelidir.
*Alkol, sigara, uyuşturucu gibi maddeler yas sürecinde anlık rahatlama sağlar ancak uzun vadede olumsuz etkiler doğurur.