Depresyon, oranı değişse de her toplumda sıklıkla görülen bir duygudurum bozukluğudur. Ömür boyu görülme olasılığının erkeklerde %3-12, kadınlarda ise %10-26 olduğu bilinmektedir. Depresyon kendini en belirgin biçimiyle mutsuzluk/üzüntü, işe, sosyal ilişkilere ve aktivitelere karşı ilgi kaybı olarak göstermektedir. Depresyon yaşayan bireyin günlük aktivitelerde sorun yaşadığı ve işlevselliğinde düşüş meydan geldiği görülmektedir. Depresyonun duygu-düşünce-davranış üçlüsü üzerinde dramatik etkilerinin olduğu gözlenmektedir. Depresyondaki birey kendini, dünyayı ve geleceği olumsuz olarak değerlendirir. Bireyin kendisi değersiz ve sevilmezdir, dünya kötüdür ve geleceğe dair herhangi bir umut yoktur.
Depresyonun süresine, şiddetine ve işlevselliğe etkisine bağlı olarak farklı tipleri vardır. Farklı tip depresyonda da benzer belirtiler görülür ancak tedavi sırasında depresyon tipine göre farklı süreçler izlenir. Bazı depresyon tipleri; minör depresyon, major depresyon, distimi.
Yaygın olarak görülen depresyon belirtileri;
– Mutsuzluk/üzüntü, boşluk duygusu, umutsuzluk
– Rutin aktivitelere karşı ilgi ve istekte azalma
– Yorgunluk, enerjide azalma
– Uyku düzeninde bozulma
– İştahta değişim (daha az ya da daha çok yeme)
– Düşünme, konuşma ve fiziksel hareketlerde azalma
– Geçmişe dair suçluluk ve pişmanlık duyma
– Konsantrasyon problemleri yaşama
– İntihar düşünceleri
– Fiziksel problemler, ağrılar
Depresyonun ne kaynaklandığı tam olarak bilinememektedir. Beyin kimyasallarının, hormonların ve genetik kodların depresyona sebep olduğu yönünde bilimsel bulgular mevcuttur.
Depresyona sebep olan faktörler değerlendirildiğinde ise kişilik özellikleri (düşük benlik saygısı, içe dönüklük gibi), çocukluk çağı travmaları, stres verici olaylar, ayrımcılığa maruz kalma (lgbt bireyler, etnik azınlıklar, kadınlar gibi), alkol ve madde bağımlılığı, kronik hastalıklar gibi etkenlerin depresyona yatkınlığı arttırdığı görülmektedir.
Depresyon anksiyete bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, yeme bozukluğu, madde kötüye kullanım bozukluğu gibi birçok psikiyatrik/psikolojik bozuklukla eş zamanlı olarak görülmektedir.
Depresyon genellikle ergenlik ve genç yetişkinlik dönemlerinde ortaya çıkmaktadır ancak çocukluk hatta bebeklik döneminde dahi depresyon görülebilmektedir. Bebeklik/çocukluk döneminde belirtileri ergenlerde ve yetişkinlerde görülen belirtilerden oldukça farklıdır. Yaşlılık döneminde ise daha çok fiziksel ağrı/acı, mutsuzluk/üzüntü, hafızada bozulma, sosyal hayattan kopma ve rutin aktivitelerden keyif almama şeklinde kendini gösterir.
Major Depresyon Tedavisi
İlaç tedavisi ve psikoterapinin birlikte olduğu tedavilerde büyük oranda başarı sağlandığı görülmüştür. Gerekli görüldüğü takdirde psikiyatr ile iş birliği içinde çalışılmaktadır. Bilişsel Davranışçı Terapi yaklaşımıyla bireyin düşünceleri, duyguları ve davranışları üzerine yoğunlaşılmaktadır. Risk taraması yapıldıktan sonra bireyin öncelikle depresif hayat tarzını değiştirme, fiziksel aktiviteleri artırması için düzenlemeler yapılmaktadır. Sahip olduğu kaynakları fark etmesi ve yeni kaynaklar edinmesi amaçlanmaktadır. Olumsuz otomatik düşünceler, düşünce hataları ve kullanılan başa çıkma yolları üzerinde danışan ve danışman birlikte çalışılmaktadır. Bireyin alternatif düşünceler üretebilmesi, duygularda değişim, hayatının kontrolünü yeniden ele alması için güvenli bir ortam sağlanmakta ve değişim desteklenmektedir. Modda değişim sağlandıktan sonra bireyin çocukluktan gelen işlevsiz şemaları/inançları üzerinde çalışılır, daha işlevsel ve daha gerçekçi inançlarla değiştirilmesi sağlanır.